80’lerin başında kısa filmleriyle sinemaya adım atan Tim Burton modern bir hikaye anlatıcı. Beetlejuice ile hayaletli ev filmlerini ters yüz eden, Batman filmleri, Edward Scissorhands, Sleepy Hollow gibi işleriyle gotik öğelere yer veren, eksantrik karakterler yaratıp onları yer yer masalsı hikayeler içine salıveren Burton, son filmleriyle çaptan düşse de kendisinden umudumu kesmediğimiz yaratıcı yönetmenlerden.
İlk 5 listemize giremese de Sleepy Hollow'u, ilk Batman filmini, leziz animasyonu Corpse Bride'ı, müzikal çalışması Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street'i ve bir yeniden yapım olmasına karşın aslını aşması sebebiyle Charlie and the Chocolate Factory'i de anmak istedim.
İlk 5 listemize giremese de Sleepy Hollow'u, ilk Batman filmini, leziz animasyonu Corpse Bride'ı, müzikal çalışması Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street'i ve bir yeniden yapım olmasına karşın aslını aşması sebebiyle Charlie and the Chocolate Factory'i de anmak istedim.
Burton, bu ay tarzının dışında çıktığı Big Eyes ile umut verdi ve iyi bir geri dönüş yaptı diyebiliriz. Gösterimi 6 Mart'a ertelenen Big Eyes'ı fırsat bilip, arkadaşım Melek Bostan’la en iyi 5 filmini seçtik. Kendisine katkısı için teşekkür ediyorum.
5- Batman Returns
Burton, Batman’in başarısı üzerine devam filmi Batman Returns ile çok daha iddialı bir dönüş yaptı. Michael Keaton Batman’e ikinci kez hayat verdiği projede Max Shreck ve Penguen’in Gotham’ı kontrol altına almaya çalışması konu ediliyor, Kedi Kadın’ın ortaya çıkmasıyla da işler iyice sarpa sarıyordu. Burton, ilk filmde bir süper kahraman filmi nasıl olmalı sorusunun cevabını ararken, kazandığı tecrübeyle Batman Returns’te pek çok açıdan kusursuz bir iş ortaya koydu. Alabildiğine karanlık atmosferiyle, gotik mimariyi kullanımıyla, ışık-gölge oyunlarıyla oldukça estetik bir süper kahraman filmiydı karşımızdaki. Michelle Pfeiffer’ın Kedi Kadın, Danny Devito’nun Penguen yorumuyla tat kattığı Batman Returns, kendi alanında 90’ların en güzel işlerindendi.
Burton, 1994’te dünyanın en kötü yönetmeni olarak nam salmış Ed Wood’un biyografisiyle seyircisinin karşısına çıktı ve çok başarılı bir işe imza attı. Filmde Ed Wood’un en deli dolu olduğu dönemi odağına alan Burton, ilham kaynakları arasında gösterdiği yönetmene saygı duruşunda bulunuyordu aslında. En popüler filmleri Glen or Glenda ve Plan 9 from Outer Space’in çekim süreçlerini, Ed Wood’un çalışma yönemlerini ve ‘bir şekilde hallederiz’ mantığını oldukça eğlenceli bir üslupla peliküle aktaran Burton, siyah-beyaz tercihi ve Johnny Deep’in Ed Wood yorumuyla kariyerine önemli bir halka eklemekte zorlanmadı. Evet, filmi izlerken Ed Wood’a neden dünyanın en kötü yönetmeni dendiğini, bu kadar acımasız bir yakıştırmayı hak etmemiş olmasına karşın- daha iyi anlıyoruz. Ed Wood’un sinemaya duyduğu aşkı, kendi tutkusuyla birleştiren Burton, bu tuhaf sinema icraatçısını layığıyla resmediyor.
Tim Burton alışkın olduğumuz gotik tarzından çok uzak, daha renkli bir yapı tercih etmiş Big Fish'te. Film, bir baba-oğul ilişkisini masalsı hikayelerle ele almış fantastik bir dram. Edward Bloom geçmişini abartılı hikayelerle anlatmayı seven bir babadır. Düğün günü oğlu Edward'la hayalperest tavırları yüzünden tartışır ve üç yıl boyunca görüşmezler. Üç yıl sonunda Edward hastalanır ve Will babasının yanına onu görmeye gelir. Fakat Edward, nasıl öleceğini bildiği için rahattır. Yıllar önce cadının gözünde nasıl öleceğini öğrenmiştir. Hikayede Edward'ın masallarını anlatmak için sürekli flashbackler kullanmış. Tasarlanan mekanlar, kurulan renkli doku Edward'ın hayalperest dünyasını başarılı şekilde aktarmış.Genç Edward rolünde Ewan Mcgregor yaşlı Edward rolünde Albert Finney ve onlara eşlik eden Helena Bohem Carter olmak üzere oldukça tatmin edici bir oyuncu kadrosu da filmin başka bir artısı.
Melek Bostan
Burton’ın bir nevi kendi Frankenstein filmini çekmek için yola çıktığı Edward Scissorhands, yönetmenin hikayesini bir masal gibi anlatması ve o dokuyu her anında hissettirmesiyle damakta unutulmaz bir tat bırakıyor. Bir çocuğun büyükannesine yönelttiği “neden kar yağar?” sorusuyla açılan film, yaşlı bir mucit tarafından yaratılan ama yaratıcısı ölünce tamamlanamayan, elleri makastan bir adamın hikayesini anlatıyor. İnsanlar arasına karıştığında başta hoş karşılanan Edward, aşkı tattığında kontrolünü kaybediyor. Banliyö sakinlerinin huzur dolu yaşamı, Edward’ın tehlike arz etmesi veya öyle düşünülmeye başlaması ile ötekileştirilmesi, bilmediği bir dünyanın içine çekilen karakterimiz için sonun başlangıcı anlamına geliyor. Burton’dan dramatik açıdan güçlü, duygusal bağ kurmakta zorlanmayacağımız bir başyapıt Edward Scissorhands.
Tim Burton’ın eğlenceli, renkli dünyasını en iyi anlatan filmlerden hatta belki de en iyisi olan Beetlejuice, hikayesi açısından hayaletli ev teması ile korku sinemasının ögelerini içinde bulunduran bir fantastik - komedi filmi. Adam ve Barbara kendi halinde huzur içinde yaşayan bir çifttir. Bir gün araba kazası geçirirler. Evlerine geldiklerinde ölü olduklarını fark ederler ve öteki tarafa kabul edilmek için beklemeleri gerekmektedir. Fakat tam o sırada evleri satılır ve zengin ev sahipleri huzurlarını kaçırır. Onlarla baş edemeyeceklerini düşünen çift Beetlejuice adlı hayaletten yardım isterler. Film, renkli yapısı makyaj ve kostümlerin başarısı ve baştan sona muhteşem müzikleriyle tam bir doyum yaşatıyor, eğlenceyi her açıdan hissetmenizi sağlıyor.
Melek Bostan