22 Nisan 2015

Suçlu Zevkler - #1 Mother of Tears


İtalyan korku sinemasının en önemli temsilcisi Dario Argento’nun 1977’de Suspiria, 1980’de Inferno ile sürdürdüğü ‘Üç Anne’ üçlemesini uzunca bir aranın ardından Mother of Tears (Gözyaşlarının Annesi) ile nihayete erdirdiği çalışması, usta yönetmenin parlak işler ortaya koyduğu 70’li ve 80’li yıllardaki filmlerini aratsa da ilgiye değer bir korku denemesi olduğunu düşünüyorum.

Hikâye

Roma dışında yer alan eski bir mezarlıktan çıkarılan ve içerisinde pagan döneme ait eşyalar bulunan bir kutu, bir sanat restorasyonu öğrencisi olan Sarah Mandy ve arkadaşlarına ulaştırılır. Kutu açılınca Gözyaşlarının Annesi adlı çok güçlü bir cadı gün yüzüne çıkar. Roma’da şiddet ve kaos hakim olmaya başlar. Annesi gibi bazı doğaüstü güçleri olan Sarah, Cadı ve müritlerinin Roma’yı yıkmasını ve ikinci cadılar çağını başlatmasına engel olmaya çalışır.

Neden suçlu zevk?

Öncelikle Mother of Tears’ın vizyona girdiğinde kötü eleştiriler aldığını ve genel olarak korku filmi seven kitlenin de beğenisini kazanamadığını söyleyeyim. Dolayısıyla da sıkı bir Argento hayranı olarak Mother of Tears’ı da belli ölçüde beğendiğim için bu benim suçlu zevkim diyebilirim. Filmin eleştirilecek birçok noktasının olduğunun ve Argento’nun yeteneklerinin çok altında bir işe imza atmış olmasının farkındayım fakat zevk aldığımı gizlemeyeceğim.

Yorum

Argento aslında çok sağlam bir korku hikâyesi yazmış. Bu senaryoyu 80’ler veya düşüşe geçtiği 90’larda çekebilseydi inanın ortaya daha iyi bir film çıkacaktı. Çünkü bu hikâyenin görsel olarak karşılığını bu dönemde bulması zor. Elbette yaşlanmasının ve filmini düşük bütçeyle çekmek zorunda kalmasının da istediği etkiyi yakalayamamasında etkisi olduğunu düşünüyorum. Pandora’nın kutusu açılıp, Cadı eski gücüne kavuştuğunda Roma sokaklarında salgın gibi yayılan şiddet gösterilerine şahit oluyoruz. Argento, bu sahneleri bir annenin bebeğini öldürmesiyle açarak seyircisini nasıl bir şiddete maruz bırakacağının da sinyallerini veriyor. Ve evet, Mother of Tears önceki Argento filmlerinin hepsinden daha sert bir korku filmi. Yönetmenin filmin yapımcısı olmasının da etkisiyle kendisine geniş bir özgürlük alanı yarattığını görüyoruz.

Ana karakterimiz Sarah, bulaştığı beladan kurtulabilmek ve bu kaosa bir son verebilmek için olayı araştırmaya başlıyor. Burada üçlemenin diğer filmleriyle organik bir bağ da kurulmuş oluyor. İç Çekişlerin Annesi, Acıların Annesi ve Gözyaşlarının Annesi adlı üç cadıyla cadılığın kökenlerine doğru gidiyoruz. Sarah’nın ölen annesi ile iletişim kurması, güçlerinin farkına varması gibi detayların yama gibi durması ve görsel efekt kullanılan bazı sahnelerin düşük bütçe sebebiyle olmamışlığı filme ciddi zarar veriyor. Fantezilerinin peşinden fütursuzca giden Argento, sevenlerinin alışık olduğu zorlayıcı birçok ölüm sahnesi tasarlamış. Bazıları irite edici, bazıları yönetmene şapka çıkaracağınız nefis sahneler denilebilir. İşte bu dengesizlik filmin bütününün üzerine sinmiş durumda. Argento stilini konuştursa da cadı ve müritlerini yer altında gösterdiği sahneler dışında estetik açıdan vasat bir iş ortaya koymaktan kaçamamış.