New York Times’ın uluslararası en çok satanlar listesine layık görülen Dante Kulübü’nün yazarı Matthew Pearl’ün ikinci romanı Poe Gölgesi edebi yönü güçlü bir eser. Altı romanı (Dilimize çevrilmemiş dört romanı daha var) da henüz sinemaya uyarlanmamış yazarın, daha geniş kitlelere ulaşabilmesi ve tanınabilmesi için yolunun sinemayla kesişmesi gerektiğini düşünüyorum. Yazarın özellikle ülkemizde pek tanınmaması üzücü.
Hikaye
1949 Baltimore. Edgar Allan Poe mezar taşı bile olmayan bir mezara, dokunaklı ve kısa bir törenin ardından, neredeyse apar topar gömülür. Rahip bile konuşmasını kısa keser. Baltimore sakinleri başta olmak üzere tüm bir ülke, Poe’nun alkolizmin pençesinde sonu kötü biten ikinci sınıf bir yazar olduğunu düşünmektedir. Quentin Clark dışında…
Genç bir avukat ve ateşli bir Poe hayranı olan Clark,, tesadüfen tanık olduğu cenazenin ardından, Poe’nunkini kurtarmak için kendi ününü ve kariyerini riske atar. Yazarın son günlerinin polisin ilgi göstermediği pek çok soruyu barındırdığını görünce, bu sırların peşine düşer ve kendini iki farklı ülkenin ajanlarının, politik dolapların, bir kadın katilin, Baltimore’daki yoz köle ticaretinin ve Poe’nun son saatlerinin kayıp gizemlerinin arasında bulur. Quentin kendi yaşamını kötü bir sondan kurtarmak için Poe hakkındaki hakikati bulmak zorundadır.
Nedir?
Yazar Matthew Pearl, Poe’nun ölümüyle ilgili hiçbir zaman aydınlatılamamış gerçekleri, ustalıklı kurgusuyla birleştiriyor ve çeşitli teoriler üretiyor. Edebiyat tarihinin asla aydınlatılamamış kara deliklerinden biri olarak adlandırılan sır dolu ölüm, yazarın hayranları başta olmak üzere, gizemli öyküleri, dönem eserlerini ve dedektiflik hikayelerini sevenleri memnun edecek bir roman. Poe Gölgesi, Poe’nun ölümü hakkındaki ayrıntıları ortaya koyan ve hiçbir zaman yayınlanmamış orijinal keşiflere de yer veren özgün bir yapıttır. Poe’nun ölümüyle ilgili tüm kuramlar ve analizler tarihsel olaylara ve buna bağlı kanıtlara dayandırılmıştır.
Olası uyarlamayla ilgili düşüncelerim
Poe Gölgesi hikayesi gereği biyografik nitelik taşıyan bir eser değil. Dolayısıyla da yazarın esrarengiz ölümünü araştırdığını ve olayların 19. yüzyılın Amerika'sında vuku bulduğunu düşündüğümüzde Sherlock Holmes tarzına yakın duran bir film bekleyebiliriz. Uyarlama sonucunda ortaya bir tür filmi çıkacak olmasına karşın, romanın edebi yönünü yansıtabilecek bir senaryo yazılmalı. Film aynı zamanda Poe’ya saygı duruşunda bulunmalı diye düşünüyorum. Gerçekle kurgunun nefis bir birleşimini sunan romanın, sinema için biçilmiş kaftan olduğunu ve oldukça sinematografik durduğunu söyleyebilirim. 19. yüzyıl Amerika'sının layığıyla canlandırılması ve hikayenin giriş kısımlarının Poe eserlerini andırırcasına karanlık bir tonda çekilmesi iyi olacaktır.