18. yüzyılda ilk Fransa'da ortaya çıkan ve gelişen, ardından tüm Dünya'ya yayılan bir edebi tür olan 'fantastik' kelime anlamı itibariyle hayal gücüyle yaratılan ve gerçekliği tamamen dışarıda bırakan geniş bir olgular bütünüdür. Sinemada hemen hemen her tür içine dahil edilebilen fantastiğin beslendiği iki ana materyalden birincisi fantastik edebiyat, ikincisi ise çizgi romanlardır. Fantastik sinema 2000'li yıllara gelene kadar hiçbir dönemde baskın tür olmayı başaramamıştır. Çizgi roman uyarlamaları, korku ve bilim kurgu gibi türlerle varlığını sürdürebilmiştir.
Fantastik Sinemanın Altın Çağı ise iki dev fantastik edebiyat ürünü J. J. R. Tolkien'in 3 kitaplık Lord of the Rings serisi ve J. K. Rowling'in 7 kitaptan oluşan Harry Potter serisinin 2001 yılında sinemaya uyarlanması ve daha ilk filmleriyle birer fenomene dönüşmesi ile başladı ve tür bir anda şaha kalktı. Yüzüklerin Efendisi serisi, fantastiğin yanında tarihi-epik filmleri seven kitlenin de gönlünü fethederken Harry Potter, tüm çocuk ve ergenleri sinema salonlarına çekmeyi bildi. İki film de görsel efekt desteğiyle kurduğu dünyayı inandırıcı kılabildi seyircinin gözünde. Yüzüklerin Efendisi, ilk filmi Yüzük Kardeşliği ile dünya çapında 871 milyon dolar, Harry Potter ise Felsefe Taşı ile 974 milyon dolar gibi inanılmaz rakamlara ulaştı. Serilerin devam filmleri de düşünüldüğünde Hollywood'un fantastiğe yönelmesi kaçınılmazdı artık. Yüzüklerin Efendisi'nin türe yaptığı katkı o kadar büyük ki ardından gelecek filmleri etkilemek bir yana fantastik film dendiğinde akla gelen ilk örnek olması da yabana atılmamalı. Fantastik film türünün doruk noktası hiç şüphesiz. Aynı yıl gelen Indiana Jones'un fantastiğe bulanmış versiyonu diyebileciğimiz 1999 yapımı The Mummy'nin devam filmi The Mummy Returns de yüksek gişe getirisi ile bazı formüllerin kolay kolay eskimeyeceğini kanıtladı. Mısır mistisizmi ile yoğrulan The Mummy Returns, hiç bitmeyen enerjisiyle doyumsuz bir fantastik-macera örneğiydi.
2002 yapımı Spider Man'in de sahneye çıkışıyla fantastik sinemanın ikinci kolu olan çizgi roman uyarlamalarında da gözle görülür bir patlama yaşanmıştır. Bu dönemde fantastik sinema adına üretilen filmlerin büyük kısmı vasat ve orta şekerli örneklerdir. bir bölümü daha çok çocuklara hitap eder ancak ne olursa olsun; fantastik-epik, fantastik-drama, fantastik-macera ve fantastik-bilim kurgu olmak üzere çok fazla film üretilen tür 2000'li yılların yükselen değeri olmaya devam ediyor. 2002 yapımı fantastik ve post apokaliptik bir bilim kurgu olan Reign of Fire (Ateş Krallığı) ve 2006 yapımı Eragon, bir şeyi net olarak gösterdi. Ağzından ateş püskürten dev ejderhalar, görsel ve estetik açıdan hoş durmuyor ve içinde bulunduğu filmi nitelik bakımından aşağıya çekiyor. Türlü yaratığın arz-ı endam etiği bir çok fantastik film ya özgün fikir yoksunluğundan ya da yaratıcı bir yönetmenle buluşamama gibi nedenlerle sınıfta kalıyor. Belki gişesiyle kurtarıyor ancak yarına kalamıyor. 2003 yılının hit fantastik macerası Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl (Karayip Korsanları: Siyah İncinin Laneti), unutulmuş bir alt tür olan korsan filmlerini diriltirken enfes bir eğlence sunuyor ve fantastik yönüyle kendi türü içinde diğer örneklerden ayrılmayı başarıyordu. Jack Sparrow karakteri ve yaratıcısı Johnny Depp, bu başarıdaki ana faktördü kuşkusuz. 3 devam filminden ilk ikisi başarılı bulunurken son film sınıfta kalmaktan kurtulamadı.
Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter'ın izinden giden; The Narnia Chronicle serisi, Eragon, Stardust, Bewolf, The Golden Compas, The Spiderwick Chronicles, Where the Wild Things are ve The Sorcerer Apprentice gibi fantastik filmler o başarıların çok uzağında kaldı. Kimisi gişede, kimisi eleştirel anlamda... Fazla örneği olmamakla beraber Big Fish ve Pan's Labyrinth gibi fantastik dramalar haklı bir başarı kazandı ve seyircinin kalbine dokunarak türün en klas örnekleri arasına girmeyi başardılar. Pan's Labyrinth, fantastik filmleri çocukça bulan kitleyi bile avucunun içine alabilecek, türü sevenlerin ise hemen bir başyapıt ilan edebilecekleri bir film. Pan's Labyrinth, derinlikli hikayesini birer görsel efekt ürünü olan mitolojik yaratıklarıyla harmanlayarak muazzam bir başarı elde etti.
Sinemada 2002'de Spider Man ile başlayan çizgi roman hareketi 2012'ye gelindiğinde çığ gibi büyüdü. Hulk, Hellboy, Superman Returns, Fantastic Four, Hancock, Ghost Rider, X-Men serisi, Batman serisi, Sin City, Watchmen, The Green Lantern, Thor, Captain America, Daredevil, The Avengers vb. Süper kahramanlar popüler kültürün en vazgeçilmez öğelerindendir. Sinema seyircisi genel olarak eğlenmek için sinemaya gidiyor ve mutlu sonla biten hikayeleri doğal olarak daha çok seviyor. Bu noktada kötücül bir sonla biten bir çizgi roman uyarlaması görmediğimizi ve çizgi roman uyarlamalarının katıksız bir eğlence vaat ettiğini düşünürsek her geçen gün bir yenisinin sinema evrenine katılması anlaşılır bir durum. Stresten uzaklaşma, gerçeklikten kopma ve sıkıntılardan kısa bir süreliğine de olsa kurtulma isteği sonucunda sinemaya kaçış, en etkin deşarj yolu. Bilimkurgu, fantastik, macera ve komedinin bu kadar prim yapmasının ana sebebi de bu kanımca. Sinema sanat olduğu kadar popüler bir eğlence sirki, çizgi romanlar da bu sirkin baş aktörleri. Diyeceğim o ki fantastik sinemadaki yükselişin görünen ana sebebi seyircinin talebi. Arz talep meselesi... Özellikle de sanatın hızla tüketildiği günümüzde yeni jenerasyonun sinemanın sanat yönünden çok eğlence alanına kayması, sinemada gerçeklikten çok gerçek dışı olanın prim yapmasına neden oluyor.
Son söz: Fantastik sinemada 2001'de başlayan altın çağ, belki de hiç bitmeyecek...