Oyunculuğuyla beklenen patlamayı yapamayan Hollywood'un popüler aktörlerinden Ben Affleck, yönetmen koltuğuna oturduğu ilk film Gone Baby Gone ve ardından gelen The Town ile büyük beğeni topladı. Suç öykülerini seven Affleck, Altın Küre'de en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerine uzanan son filmi Argo ile dümeni politik gerilime kırıyor. Affleck'in başrolünü de üstlendiği filmde, ona Alan Arkin ve John Goodman gibi usta oyuncular eşlik ediyor. İran İslami Devriminin en sıcak döneminde militanlar, Tahran'daki B.M elçilik binasına girip 52 Amerikalı'yı rehin alırlar. Bu kargaşanın ortasında kalan 6 Amerikalı kaçmayı başarır. Kanada elçiliğine sığınan kaçakların hayati tehlikeleri sürerken CIA, onları kurtarmak için riskli bir plan yapmıştır.
Argo, İran İslami Devriminin kısa tarihçesiyle başlıyor. Gerçek görüntülerle desteklenen bu girizgah ve film süresince Tv'ler aracılığıyla gözümüze sokulan gerçeklik, "A True Story" başlığının altında dönemin havasını soluma anlamında bir artı olarak algılanabilir. Affleck, Argo adlı kurtarma operasyonunu alıp gerilime hizmet edecek bir yapı içinde kurgulamış. Filmin Amerika-İran ilişkilerinin bıçak sırtı olduğu bir döneme denk düşmesi, Argo'nun Oscar yarışındaki iddiasından çok iki ülke arasındaki soğuk savaşı üzerinde etkisini hissettirecek gibi. Her ne kadar Affleck, Amerikan bakış açısıyla olayı resmetse de kantarın topuzunu kaçırmamaya özen göstermiş. Peki anlatılan hikaye ne kadar gerçek? İşte bu soruya net bir cevap vermek mümkün değil çünkü İran, Argo'ya cevaben 'Genelkurmay' adlı bir film çekeceğini açıkladı ve "ABD'li tutsakları onlar kurtarmadı, biz teslim ettik" diyerek Amerikan bakış açısını sorgulamamıza neden oldu.
Argo, politik duruşu bir yana rehine kurtarma operasyonundaki illüzyonu ve yarattığı birinci sınıf gerilimle pür dikkat bir seyirlik olmayı başarıyor. Filmin geçtiği dönemi düşündüğümüzde fantastik bilimkurguların zirvede olduğu yıllarda türün B tipi örneklerinden birini -Argo'yu- 'sözde' çekmek amacıyla bir plan yapılması uçuk bir fikir fakat bu fikrin onaylanması işin asıl garip olan kısmı. Olayın gerçekliği nedeniyle de bize inanmak değil sadece izlemek düşüyor. Film kaotik giriş kısmının ardından Amerika'ya uzanıp da Argo operasyonun onaylanmasıyla tonunu yumuşatıyor. İran'a geçtiğimizde ise tırmanan bir gerilim yaratıyor Affleck. Hava alanında, kontrol noktasındaki bekleyiş, tırnaklarınızı kemirtecek kadar usta işi. Ancak Hollywood klişeleri devreye girince tadı biraz olsun kaçıyor. Sözün özü Argo, döneme ilişkin titizliği, başarılı kurgusu ve gerilimiyle iyi bir seyirlik ama daha fazlası kesinlikle değil. Bu noktada filmin Altın Küre'de en iyi film ve en iyi yönetmenle taçlandırılması fazla bir anlam ifade etmiyor. Oscar şansı ise hala yüksek görünüyor ama şahsi fikrim alamayacağı yönünde.
Son söz: Ben Affleck'in yönetmenlikteki başarısının tesadüf olmadığını gösterdiği Argo, bir geri adım olmamakla birlikte Afleck'in en iyi filmi de değil. 6.3\10