Maersk Alabama isimli bir kargo
gemisi Somalili korsanlar tarafından kaçırılıyor. Mürettebatını bu durumdan
kurtarmak isteyen deneyimli kaptan Richard Phillips de kendini rehine olarak
korsanlara teslim edince soluğu bir filikada alıyor. Bu filikada erzak, su ve havanın
yetersizliğinden dolayı zor anlar yaşayan Phillips ve korsanların lideri olan
Muse arasındaki bazen mizah dolu, bazen de psikolojik çatışma anları yaşatan gerilimli
anlara tanık oluyoruz.
Furkan Erkan yazdı
Amerika propagandası özellikle
evrensel boyutlarda güç kazanıyor her seferinde. Ki Amerika'nın bu propagandasının
tutmasında ''Hollywood'' fazlasıyla etkili. Özellikle de Oscar'da genelde ''En
İyi Film''in ''Tanrı Amerika'yı Korusun'' sloganlı filmlere verilmesi de
cabası. İşte Captain Phillips de bu formülden yola çıkılarak yapılmış bir
uyarlama. Tabi bu sloganı atan yüzlerce
türevinden daha farklı bir yaklaşımı var. Filme, yüzeysel bakıldığında
Amerika'nın evrensel boyutlarda gözdağı verdiği söylenebilir. Ama Richard
Phillips'in korsanlarla olan diyaloglarında, güçlü ve sarsıcı bir şekilde
faşizmi kınayan, hümanizme dayanan mesajları da es geçmemek lazım. Yani film
iki taraflı oynuyor bir anlamda. İnsan sevgisini göstermeye çalışırken, bu
konuda da Amerika kendi devletinin ilk akla gelmesi gerektiğini unutmuyor.
Bunun yanında film başka bir
toplumsal meseleyi de gözler önüne seriyor: Büyük terör baronlarının altında
çalışan, aç ve sefalet içinde zor koşullarda yaşayan Afrika kökenli insanların
trajedisini… Gemiyi istila eden korsanlar da bu gruba ait. Mecbur kaldıkları
için senelerdir yük gemilerini istila ediyorlar. Muse liderliğinde bu
korsanların içinde 17 yaşlarında bir çocuk da var. Phillips'i kaçırdıklarında o
bile ne yapacağını bilmiyor. Ve nasıl bir belaya bulaştıklarının farkında olan
yine kendisi diğer grup üyelerinden farklı olarak.
Bir başka nokta da önemli. Filmde
Somali'deki bu çete grupları arasında da belli bir hiyerarşi var. Az önce
bahsettiğim grubun lideri Muse da bu hiyerarşide ezilenlerden biri başlarda. Tabi
sonradan lider otoritesini göstermek için sözünü geçirmeye başlıyor ve
acımasızlığı da orada başlıyor. Bu lider pozisyonunu da Phillips'e bile kabul
ettirmeyi başarıyor.
Muse'u oynayan Barkhad Abdi ve
belki de kariyerinin en ciddi ve vurucu performanslarından biri olan Richard
Phillips'e hayat veren Tom Hanks filmin en önemlileri. Çünkü filmde ikisi
arasında çatışma da var alt metinde gizli mesajlar da. Bu çatışmada da işkence, küfür, tartaklama
olmadığını, hatta aralarda Muse'un Phillips'le yaptığı nükteli sohbetleri, Phillips'in
sürekli içini rahatlatıp, ona destek olmasını örnek verebiliriz. Bu bakımdan Rush
(Zafere Hücum)'a benziyor. Ama o filmde ortak bir amaç için yapılmış bir
çatışma söz konusuydu. Buradaki çatışmaya ise tam anlamıyla ikisi arasındaki
psikolojik savaş diyebiliriz.
Sonuç olarak, Kaptan Phillips bu
sene Oscar adaylarında sık göreceğimiz filmlerden. Ve bana kalırsa ''En İyi
Film'' ve ''En İyi Erkek Oyuncu'' konusunda şansı yüksek bir film. Toplumsal
meseleleri Amerikan propagandası üzerinden anlatması yönüyle de yeni bir
''Tanrı Amerika'yı Korusun'' filmi. Barkhad Abdi'nin etkileyici performansı
filmde pek ön plana çıkarılmadığından Oscar'da şansı pek yaver gitmeyebilir.
Ama yine de filmi, verdiği
gözdağından dolayı, salt olarak görenler ve izlemeyecek olanlar için Tom
Hanks ve Barkhad Abdi'nin göz dolduran ve yaşartan performanslarının hatrına
izlemelerini öneririm.
Filmin Notu: 3\5