15 Ocak 2014

Captain Phillips


Maersk Alabama isimli bir kargo gemisi Somalili korsanlar tarafından kaçırılıyor. Mürettebatını bu durumdan kurtarmak isteyen deneyimli kaptan Richard Phillips de kendini rehine olarak korsanlara teslim edince soluğu bir filikada alıyor. Bu filikada erzak, su ve havanın yetersizliğinden dolayı zor anlar yaşayan Phillips ve korsanların lideri olan Muse arasındaki bazen mizah dolu, bazen de psikolojik çatışma anları yaşatan gerilimli anlara tanık oluyoruz.
Furkan Erkan yazdı

Amerika propagandası özellikle evrensel boyutlarda güç kazanıyor her seferinde. Ki Amerika'nın bu propagandasının tutmasında ''Hollywood'' fazlasıyla etkili. Özellikle de Oscar'da genelde ''En İyi Film''in ''Tanrı Amerika'yı Korusun'' sloganlı filmlere verilmesi de cabası. İşte Captain Phillips de bu formülden yola çıkılarak yapılmış bir uyarlama. Tabi bu sloganı atan  yüzlerce türevinden daha farklı bir yaklaşımı var. Filme, yüzeysel bakıldığında Amerika'nın evrensel boyutlarda gözdağı verdiği söylenebilir. Ama Richard Phillips'in korsanlarla olan diyaloglarında, güçlü ve sarsıcı bir şekilde faşizmi kınayan, hümanizme dayanan mesajları da es geçmemek lazım. Yani film iki taraflı oynuyor bir anlamda. İnsan sevgisini göstermeye çalışırken, bu konuda da Amerika kendi devletinin ilk akla gelmesi gerektiğini unutmuyor.

Bunun yanında film başka bir toplumsal meseleyi de gözler önüne seriyor: Büyük terör baronlarının altında çalışan, aç ve sefalet içinde zor koşullarda yaşayan Afrika kökenli insanların trajedisini… Gemiyi istila eden korsanlar da bu gruba ait. Mecbur kaldıkları için senelerdir yük gemilerini istila ediyorlar. Muse liderliğinde bu korsanların içinde 17 yaşlarında bir çocuk da var. Phillips'i kaçırdıklarında o bile ne yapacağını bilmiyor. Ve nasıl bir belaya bulaştıklarının farkında olan yine kendisi diğer grup üyelerinden farklı olarak.


Bir başka nokta da önemli. Filmde Somali'deki bu çete grupları arasında da belli bir hiyerarşi var. Az önce bahsettiğim grubun lideri Muse da bu hiyerarşide ezilenlerden biri başlarda. Tabi sonradan lider otoritesini göstermek için sözünü geçirmeye başlıyor ve acımasızlığı da orada başlıyor. Bu lider pozisyonunu da Phillips'e bile kabul ettirmeyi başarıyor.

Muse'u oynayan Barkhad Abdi ve belki de kariyerinin en ciddi ve vurucu performanslarından biri olan Richard Phillips'e hayat veren Tom Hanks filmin en önemlileri. Çünkü filmde ikisi arasında çatışma da var alt metinde gizli mesajlar da. Bu çatışmada da işkence, küfür, tartaklama olmadığını, hatta aralarda Muse'un Phillips'le yaptığı nükteli sohbetleri, Phillips'in sürekli içini rahatlatıp, ona destek olmasını örnek verebiliriz. Bu bakımdan Rush (Zafere Hücum)'a benziyor. Ama o filmde ortak bir amaç için yapılmış bir çatışma söz konusuydu. Buradaki çatışmaya ise tam anlamıyla ikisi arasındaki psikolojik savaş diyebiliriz.

Sonuç olarak, Kaptan Phillips bu sene Oscar adaylarında sık göreceğimiz filmlerden. Ve bana kalırsa ''En İyi Film'' ve ''En İyi Erkek Oyuncu'' konusunda şansı yüksek bir film. Toplumsal meseleleri Amerikan propagandası üzerinden anlatması yönüyle de yeni bir ''Tanrı Amerika'yı Korusun'' filmi. Barkhad Abdi'nin etkileyici performansı filmde pek ön plana çıkarılmadığından Oscar'da şansı pek yaver gitmeyebilir. 

Ama yine de filmi, verdiği gözdağından dolayı, salt olarak görenler ve izlemeyecek olanlar için Tom Hanks ve Barkhad Abdi'nin göz dolduran ve yaşartan performanslarının hatrına izlemelerini öneririm. 

Filmin Notu: 3\5