Son dönemde gelen remake (yeniden çevrim) haberleri üzerine kağıdı kalemi aldım elime, (evet hala kağıt, kalem kullanıyorum) başladım düşünmeye; Ne oluyor, nereye gidiyoruz diye! Hollywood, içine düştüğü bu dar boğazdan çıkamazsa olan biz sinemaseverlere olacak. Baş tacı ettiğimiz kült ve klasik filmleri doğal olarak hafızalarımızda yer ettiği halleriyle hatırlamak istiyoruz. Her gün yeni bir remake haberiyle uyanmak ve daha hangi filmlerin yağmalanacağı endişesi can sıkıcı bir durum oluşturmakta.
Sırada hangi filmler olabilir adlı zihin egzersizinin ardından küçük bir liste bile çıkarttım kendime. Tam o an başlık düştü aklıma. Çekilmemeli, Çekilemez, Çektirmeyiz dediğim ilk filmler Stanley Kubrick başyapıtları oldu haliyle: Clockwork Orange, Full Metal Jacket, The Shining vs. Özellikle The Shining'in Stephen King romanı olması ve yazarın mevcut uyarlamadan hazzetmemesi iyiye işaret değil söyleyeyim. Stanley Kubrick, Alfred Hitchcock, Sam Peckinpah, Andrey Tarkovski gibi kaybettiğimiz usta yönetmenlerin filmlerinin yeniden çevrimini yapmak hayatta olanlarınkine kıyasla daha kolay. Zaten Hitchcock'un en meşhur filmi "Sapık", 1998 yılında Gus Van Sant tarafından birebir tekrarlandı. Sırada da yine bir Hitchcock klasiği olan "Kuşlar" var. Sam Peckinpah'ın başyapıtı Straw Dogs ise 2012 yılı içerisinde remake'i ile karşımızda olacak maalesef. Çekilmemeli, Çekilemez, Çektirmeyiz başlığındaki listeye dönecek olursak; Daria Argento'nun korku klasiği Suspiria, David Cronenberg'in Videodrome adlı kült filmi, Roman Polanski'nin Chinatown ve Rosemary Baby'si, Epik filmlerin babası Ben-Hur, Luc Besson'un unutulmaya yüz tutmuş filmi Nikita, Terry Gilliam'ın Brazil'i Andrey Tarkovski'nin Stalker'ı ve herhangi bir Steven Spielberg filmi ilk aklıma gelenler oldu.
Sırada hangi filmler olabilir adlı zihin egzersizinin ardından küçük bir liste bile çıkarttım kendime. Tam o an başlık düştü aklıma. Çekilmemeli, Çekilemez, Çektirmeyiz dediğim ilk filmler Stanley Kubrick başyapıtları oldu haliyle: Clockwork Orange, Full Metal Jacket, The Shining vs. Özellikle The Shining'in Stephen King romanı olması ve yazarın mevcut uyarlamadan hazzetmemesi iyiye işaret değil söyleyeyim. Stanley Kubrick, Alfred Hitchcock, Sam Peckinpah, Andrey Tarkovski gibi kaybettiğimiz usta yönetmenlerin filmlerinin yeniden çevrimini yapmak hayatta olanlarınkine kıyasla daha kolay. Zaten Hitchcock'un en meşhur filmi "Sapık", 1998 yılında Gus Van Sant tarafından birebir tekrarlandı. Sırada da yine bir Hitchcock klasiği olan "Kuşlar" var. Sam Peckinpah'ın başyapıtı Straw Dogs ise 2012 yılı içerisinde remake'i ile karşımızda olacak maalesef. Çekilmemeli, Çekilemez, Çektirmeyiz başlığındaki listeye dönecek olursak; Daria Argento'nun korku klasiği Suspiria, David Cronenberg'in Videodrome adlı kült filmi, Roman Polanski'nin Chinatown ve Rosemary Baby'si, Epik filmlerin babası Ben-Hur, Luc Besson'un unutulmaya yüz tutmuş filmi Nikita, Terry Gilliam'ın Brazil'i Andrey Tarkovski'nin Stalker'ı ve herhangi bir Steven Spielberg filmi ilk aklıma gelenler oldu.
Stalker |
Söz konusu yeniden çevrimler olunca Wes Craven'e ayrı bir parantez açmak şart oldu. Kendi filmlerinin yeniden çevrimine önayak oluyor. Dünden razı bir havası var ustanın. Ya Michael Haneke'e ne demeli? Sen git Funny Games adlı filmini Hollywood'da Amerikalı oyuncularla hiç bir değişiklik yapmadan baştan çek. Ne lüzumu var?
Ç Ç Ç'nin Çektirmeyiz kısmını hafife almayın derim. Milyonlarca hayranı olan kült bir filmin remake haberi karşısında sosyal medya aracılığıyla gösterilecek organize bir tepki belli mi olur yapımcılara geri adım bile attırabilir. Çok zor görünse de imkansız değil. Star Wars fanlarının George Lukas üzerindeki etkisini unutmayalım. Yeniden çevrimler yeni değil elbette. Zamanında Brian De Palma, Howard Hawks klasiği Scarface'in yeniden çevrimine imza attı ve inanılmaz bir başarı yakaladı. David Cronenberg'in The Fly'ı da bir remake ve aynı şeyler söylenebilir. Geçen ay vizyona giren The Thing, yine bir remake olan 1982 yapımı John Carpenter klasiğinin öncesini anlatıyor. Suyunun suyu yani. Benzer bir projeye de Ridley Scott girişti. 1979 yılında başlattığı ve devam filmlerini çekmeye yanaşmadığı Alien'ın öncesini anlattığı filmi "Prometheus"un çekimlerini tamamladı bile. Açıkçası remake yerine bu tip projelere yönelmek daha mantıklı.
A Nightmare on Elm Street |
Son dönemde özellikle korku ve bilim-kurgu klasiklerine yöneliş var. A Nightmare on Elm Street onca devam filminden sonra ve hafızalarda tazeyken çok gereksiz bir remake ile çıktı karşımıza. John Carpenter filmleri yağmalandı adeta. Halloween, The Fog, Assault on Precinct 13, The Thing şimdi de Escape from New York'un adı anılmakta. Bugün Martin Scorsese, David Fincher ve Coen biraderler gibi usta ve yaratıcı yönetmenlerin de bu furyaya katıldıklarını, hiç olmazsa eli yüzü düzgün filmler çıkardıklarını görüyoruz. (Fincher'ın filmini görmedik henüz)
Yeniden çevrimlerin iyi tarafıysa (var mı ki dediğinizin farkındayım) Belki de hiçbir zaman izleyemeyeceğimiz, kenarda köşede kalmış iyi bir filmi farketmemizi sağlaması veyahut örneği az da olsa orjinalinden daha şık bir filmin çıkabilme olasılığıdır. Örneğin Kore yapımı İnternal Affairs televizyonda defalarca kez karşıma çıktı. Filmle ilgili bilgim olmadığı için hiç yüz vermedim. İtici geldi bana. Sonra Martin Scorsese'nin The Departed adlı remake'i çıkageldi. İyi bir polisiye örneği izlemiş olduk. Japon korku filmi Ringu'nun yeniden çevrimi Halka için de benzer şeyler düşünüyorum.
Son Söz: Görünen o ki: Amacı para kazanmak olan Hollywood remake'lere biz de "Şu filmi izledin mi?" "İzlemedim. O film aslında şu filmin yeniden çevrimi, sen asıl onu bi izle" demeye devam edeceğiz.