3 Şubat 2014

Eyvah Eyvah 3


3. filmin hikâyesi yeniden Hüseyin Badem ve Firuzan’ın yaşayacakları Geyikli macerasına odaklı. Hüseyin talihsiz bir olaydan ötürü ekmek teknesini kaybedip (klarnetini), Firuzan da ani bir hayal kırıklığı yaşayınca yine kendilerini ''Hacı hacıyı mekkede, Firuzan Hüseyin'i Geyikli'de” hesabı önceki filmlerinden de alışık olduğumuz şekilde kriminal bir kaçırma olayında buluyorlar. Tabi bu kovalamaca dolu komedide ikilimizin grubuna aşırı hassas ve tepkili Mercedes ( Serra Yılmaz), üçkâğıtçı organizatör Halit (Cengiz Bozkurt) ve illegal kasap (Beyti Engin) eklenince önceki filmde bıraktığımız kahkaha da aynı dozda, devam etmiş oluyor. Tabi Hüseyin ve saz arkadaşlarından oluşan resitalde bu komediyi pekiştiriyor. Üstelik önceki filmlerine göre bu resital filmin yarısına serpiştirilmiş şekilde…
Furkan Erkan yazdı

BKM'nin Yılmaz Erdoğan kadrolu, sosyokültürel hicivli komedileri son yıllara baktığımızda yerini müzikal komedi formatlı Yeşilçam tadı veren ve genel olarak Erdoğan'ın mutfağından yetişmiş olan oyuncuların yer aldığı filmlere bırakmış durumda. Eyvah Eyvah da bu ekolün ilklerinden aslında. İlk filmiyle yeni bir tarz yaratmayı başarmıştı. Fazlasıyla samimi, mümkün olduğunca küfüre sırtını dayamayan, müzikal komedi filmiydi. Tabi çok sevilince devam filmlerinin çekilmesini mecburi kılıyor. Ama maalesef aynı ekolü aynı şekilde, aynı mizah oranında bütün serilerindeki senaryolara yayılınca bir anlamda kabak tadı verdiğini söylemek lazım. Tabi bu genel izleyiciye bakıldığı zaman o kadar kötü sayılmaz. Sonuçta kendini tekrar da etse insanları samimi ve keyifli bir şekilde güldürebiliyor.

Ama bu filmin farklılıkları da var elbet. 3. filmde durum komedilerinin olduğu yanlış anlaşılmalar, mimik şakaları, bazısı laf oyunlarıyla bazısı da çok aşırıya kaçmadan belden aşağı vurmak suretiyle ince espriler de mevcut.


Ekstra olarak filmde unutulmayacak ve kimi yerlerde rahatsız edici sahneler var. Başta Serra Yılmaz'ın oynadığı Mercedes'in dağdan aşağı ters takla atmak suretiyle yuvarlandığı sahne, hem alkışlanacak derecede komik hem de Serra Yılmaz için kilosundan dolayı riskli bir sahne olmuş. Zira o sahne tekrar tekrar çekilmiş. Bir başka unutulmaz sahne de bana kalırsa Hüseyin'in klarnetle çocuğunu uyutması, hatta Halit karakterini oynayan Cengiz Bozkurt'un Erdal Bakkal'dan (Leyla ile Mecnun dizisinden) alışık olduğumuz mimikleri bebeği susturmak için yapması diyebiliriz.

Rahatsız edici sahneler ise hayvanlara karşı fazla vurdumduymazlığın, hoyratlığın olduğu sahneler. Evet deveden sucuk yapılması, dinamitle balık avı işin mizahi boyutunda olduğundan pek gözardı etmesek de dışarıda kasabın koyunu keserken, koyunun acı çığlıkları, hayvan etlerini kanlı kanlı kamyona yüklemeleri hem üzücü hem de rahatsız edici. Abartmak da istemiyorum bu durumu ama bir sahnede adam koyunlarının kesildiğine üzülüp ağlarken, Hüseyin'in benim çocuğum gitmiş, sen koyunun derdindesin gibisinden alaylı söylemleri daha da rahatsız edici. Bu açıdan genel izleyiciye de pek uygun değil. Ama yine de filmde hiçbir hayvana zarar verilmediği de gerçek. 

Sonuç olarak Ata Demirer ve Demet Akbağ'ın eğlenceli performanslarıyla başı çektiği, eski kadronun yanına eklenen sevimli karakterleri, bazen sanat dünyasına, bazen politikaya, bazen de durum komedisinden mizah gücünü alan eğlenceli, komik bir aile filmi diyebiliriz. İkinci yarısına doğru zorlama esprileri büyük çoğunlukta toparlasa da film çıkışından yüzünüzü güldürüyor, güldüğünüzle kalıyorsunuz. Son olarak filmin müziklerinden ''Dol Karabakır'' ve ''Çikolata Çikita''nın ''Bu Fasulya Yedi Buçuk Lira'' kadar da tutacağını zannetmem.

Filmin Notu: 5/2.5